İstanbul’dan martıların göçüp gitmesi gibi. Kız Kulesinin yalnız kalması gibi. Her şey anlamını yitirmiş, hayatın anlamları kırılıp dökülmüşler.
Kendi kabuğuna çekilip yaşamaya çalışmak. Hiç kimseden,hiçbir şeyden beklenti içinde olmamak. Olamamak ya da. Kimseyle konuşamamak. Kimse anlamadığı için mi? Onlar mı farklı? Duygular mı farklı? Anlamayan kim? Hayatı baştan sona yanlış anlamak mı bu?
Hayallerini gerçekleştiremeden, sadece kağıtlara yazarak gerçekleştirebilen biri. Hayattan elini ayağını çekmiş biri. Umutlarını bulutlara göndermiş biri. Kırgınlık mı bu? Alışmak mı? Ertelemek mi acıları, yarınlara?
Uyumak. Uyanmak. Hiçbir amacı olmayan, hiçbir beklenti içinde olunmayan, hiç kimsenin beklenmediği yeni bir güne uyanmak. Hayatın ortasına bir delik açılmış ve içine hiçlik serpilmiş gibi.
Beklediğiniz birinin olmaması. Size boş bakan gözlere boş gözlerle cevap vermek. Size söylenen hiçbir söze aldırmamak. Hiçbir eleştiriye, hiçbir güzel söze hiçbir şekilde tepki vermemek. Giyilen kıyafetler içinde sadece bedeninizin yer alması. Duygular nereye gittiler? Alışmak mı? Hissizleşmek mi? Terk mi ettiler duygular kalpleri?
İstanbul mu olmak? Kız Kulesi belki. Martısız.
Kimse yok. Bi başına.
Sadece, birlikte sarılıp uyumak; yalnızlıkla...
http://zurafaboynu.tumblr.com/ dan alıntıdır.